Ağustos ayının da yakında bitecek olması beni derin düşüncelere sevk ediyor. Yine yaz bitecek ve memleketimden (deniz, kum, güneş) ayrılacak olmam üzücü. Ama daha fazla üzücü bir olay varsa, oda koca çınar “One Piece” animesinde güncele gelmemdir. 850 bölüm izledikten sonra bir ya da iki hafta yirmi dakikalık bölüm beklemek ıstırap verici. Aynı bölümleri tekrar tekrar izledikten sonrada; artık yeni bir seriye başlamanın zamanıdır deyip anime arayışına koyuldum. Uzun bir anime tercih etmek istemiyordum. “One Piece”e son beş yılımı verdikten sonra uzun bir anime birçok şeyden, en fazla da zamandan feragat ettireceği için; seçimimi on üç bölümlük “Shinrei Tantei Yakumo” animesinden yana kullandım. Türkçe ismiyle Psişik Dedektif Yakumo shoujo, gizem, paranormal olaylar, polisiye türlerinin hepsini kapsamakta. Mangası “Kaminaga Manabu”nun romanından esinlenilerek oluşturulmuş. On dört cilt ve altmış beş bölümden oluşan manga sonrası animesi de yapılmış.
Psişik Dedektif Yakumo
Saito Yakumo, bizim ülkemizde de çok fazla meşhur olan bir mesleği icra ediyor. Kendisi medyum. Şaşırdık mı? Tabii ki de şaşırmadık. “Medyum Memişler, Medyum Ketolar” ile büyümüş bir nesil olarak o canlı yayınlarda atılan tokatları nasıl unutabilirim. Tabii birde cinci hocalarımız var, onlarda birer vaka bana kalırsa. Bu ülke ne rezillikler gördü say say bitmez. Bu sebeple animenin ilk bölümünde psişik güçleri olduğu lanse edilen Yakumo’nun bir gözünün kırmızı renkte olması da benim şüphe etmeme ve bit yeniği aramama vesile oldu. Ne de olsa memleketimizde üfürükçüden, üç kağıtçıdan bol olunca Yakumo’dan önceleri kıllandım. Hele de ilk bölümde kendisinin yanına gelip, yardım isteyen Ozawa Haruka’dan para talep etmesi beni doğru izde olduğuma ikna etti. Ama yanılmışım!
“Saito Yakumo” kırmızı gözü sayesinde ruhları görebiliyor. Ölen insanların, hatta yaşayan birinin bile ruhlarıyla temas kurabiliyor. Bu gizemli yeteneğini bölümler ilerledikçe öğreniyoruz. Neyse ki kırmızı gözü neden oluşmuş, bu göz ondan neler götürmüş ve en önemlisi psikolojisine etkileri bir bir anlatılıyor animede. Haruka’ya yardım ettikten sonra Haruka son bölüme kadar hep aramızda oluyor ve aralarındaki sevgi bağını izlemek çok keyifli. Animelerdeki birbirlerine en yakışan, en şirin çift olabilirlermiş; Yakumo soğuk ve ciddi duruşundan vazgeçseymiş eğer. Yakumo’nun yanında sadece Haruka yok. Kadromuz epeyce geniş. Kimler yok ki; polis memuru Gotou Kazutoshi, dilsiz prensesimiz Saitou Nao, Budist rahibi Saitou Isshin, gazeteci Hijikata Makato, kriminal sorumlusu ve ceset bilimci Hata Hideyoshi ve daha bir sürü karakter son bölüme kadar Yakumo’ ya yardımcı oluyorlar.
Bir de ana kötü karakterimiz ve onun tebaası var. İlginç bir özelliği olan bu vigilante sizi şaşırtacaktır, emin olabilirsiniz. Her bölüm farklı bir soruşturma olarak ilerliyor. Yakumo’ya hayalet ihbarı geliyor, bazen eski bir konağa gidiyor hayalet avlamak için, (bu animede öyle bir şey yok, “Ghost Buster” bekleyenleri dışarı alalım) bazen de hastane köşelerinde hayaletler ile fısıldaşıyor. Her bölüm farklı bir kurgu ve hikâye olmasına karşın son bölüme kadar ana hikâye hep arka planda duruyor. Ana hikâye, as kötümüz olan kişi ile yüzleşme oluyor ve Yakumo’nun en zorlu sınavında yanındaki sevdikleri ile mücadelesini izliyoruz.
Psişik Dedektif Yakumo’yu izlerken sıkmadığımı öncelikle belirtmeliyim. Çok fazla beklentiye de girmedim, zaten beklentiye de sokmayın kendinizi. Müzikleri epey başarılıydı. “One Piece” savaş müzikleri kadar olmasa da duygusal anlarda hüzünlendirip, dövüş sahnelerinde yerinizden kıpırdatacak cinsten. Yakumo’nun “Sherlock Holmes”vari olayları çözmesi zaten animenin ana damarını oluşturuyor. En zeki ve soğukkanlı anime karakteri sıralamasına rahatlıkla yer bulur Yakumo. Kısa anime tercih etmek isteyenlerin yüzünü güldürecek, vakit hırsızı olmayan bu animeyi rahatlıkla izleyebilirsiniz. İzleyin, izlettirin.
Abonemiz olmak ister misiniz?
Güncel yazılarımızdan haberdar olmak için, lütfen bize katılın!
Abone olduğunuz için teşekkürler
Bir şeyler ters gitti